Dünya ve
Türkiye Üniversitelerinde Akademisyen Maaşları Karşılaştırılması
Bilim İnsanları Yoksulluğa Yenik Düştü!
İbrahim Ortaş, iortas@cu.edu.tr
Dünyada bilim insanlarının aldığı yıllık maaş ile karşılaştırıldığında
Türkiye’deki bilim insanları dünya ortalamasının çok çok altında asgari gelir
düzeyinde maaş almaktadır.
ÖZET:
Bilim insanı olma bir meslek değil, bir yaşam biçimi
olarak sürekli evren, doğa, çevre, insanı biyolojik ve sosyal varlık olarak
tanımaya, anlayarak deşifre etmeye çalışan bir yaşamdır. Bilim insanı, yaşamı
kolaylaştırmak için bilgi üretmek ve çözümler için teknikler geliştirmeye çalışır.
Her türlü otoriteden uzak, özerk ve özgür ortamda mesai kavramı ve patronu olmayan
ancak çağına, doğaya ve insanlığın birikimli kültürüne karşı sorumluluk duygusu
içindedir. İnsanlığın birkaç bin yıllık tarihi içinde bilgi, bilgi sahibi ve
bilgelik yarattıkları kolaylaştırıcıktan dolayı toplumda hep saygı görmüş ve el
üstünde tutulmuşlardır. Bilim insanları, bilginler, düşünürlerin temel amacı
toplumu eğitmek, farkındalığı geliştirmek ve aydınlatmak olduğu için hiçbir
zaman maaş için çalışmamışlardır. Ancak sanayi devrimi ve iletişim çağının
yaratığı kentleşme, yoğun çalışma ortam ve gıdaya erişim sorunu doğal olarak
geçiminin sağlanması için önceleri öğrenciler kendi aralarında topladıkları
para ile sonrada kamu kaynakları yolu ile işinin dışında başka bir şey ile
uğraşılmaması için akademisyene saygınlığına uygun bir maaş verilmeye
başlanmıştır.
Maaşların Eşdeğerdeki Eğitimlilerden Geride Kalması :
Bilim insanları, mevcut maaşları yoksulluk sınırın altında ve yetersizdir. Bilimsel
araştırma yapmak ve akademik kariyer yapmak için uygun bir yaşam standardı
sürdürmekte zorlandığımız ortadadır. Bütün
göstergeler meslekler arasında düzensiz bir gelir dağılımı oluştuğunu
göstermektedir. En mağdur olan kesimlerin ise, düze memurlar, öğretmenler ve
üniversite çalışanları olduğunu öne çıkarmaktadır
Günümüzde değişik ülkelerin ve üniversitelerdeki bilim
insanları farklı maaşlar almaktadır. Ancak hiçbir ülkede bilim insanları aldıkları
maaşla toplumun gözünden düşürülmedi. Bilgi ve birikimine saygınlığı yanında
toplumdaki ağırlığı da düşünülerek ikinci ek iş, özel hizmet, puan peşinden koşturulmamalıdır. Ne yazık ki
ülkemizde üniversitelerimizin bütçeleri ve üniversite çalışanlarının maaşları
yoksulluk sınırının altında bulunmaktadır. Maaşlar, özellikle diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında mesleğimize ve saygınlığımıza zarar vermektedir. Bu
gidişat hem akademisyenleri toplumun gözünde rencide etmekte, hem de üretkenliğini
olumsuz yönde etkilemektedir.
Uygulanan maaş politikaları nedeniyle bazı bölümlerde açılan
Araştırma görevlisi kadrolarına, üniversitemizin kuruluşundan bu yana son iki
yılda ilk defa hiç başvuru olmamıştır. Daha da önemlisi bu kadrolara en
başarılı öğrenciler yerine daha gerideki öğrencilerin başvuruları olmaktadır. Bu,
çığır açan Dünya üniversitelerindekinin aksine ülkemizde geleceğin karanlığına
açılan yola taş döşemek anlamındadır.
Küçük
Bir Duyarlılık- Somut Bir Adım Bekliyoruz
Sonuç olarak yaşanan yüksek hayat pahalılığı, ekonomik
sorunlar ve diğer sosyal sorunların çözümü bilimsel bilgi üretimine verilecek
önemden geçmektedir. Bilim insanları olarak üniversitelerin mevcut bütçe
ve işleyiş mekanizması içinde bütün zorluklara rağmen ülkemize yönelik
idealimizden taviz vermemek için hep direndik ve fedakârlık yaptık. Bilimin
evrenselliği içinde belki bilim yapabilecek ve bilim adamı onuru ile
yaşayabilecek başka ülkeler bulabiliriz kendimize, ancak unutmayın ki bu ülke
nitelikli, yaratıcı beyinlerin üniversitede olmadığı, laboratuvarlarında
geleceği yaratmadıkları ve yeni bilginin üretilmediği bir ortamda ülkenin
ileriye taşınması mümkün olmayacaktır. Ancak
Türkiye'deki bilim insanlarının yaşadığı zorlukları ve maaşların yetersizliği
istemeden de olsa verimsizliği ve motivasyonsuzluğu yaratmaktadır.
Öneri olarak; İstenen evrensel bir üniversite ortamı
yanında asgari standartlarda yaşam koşullarının sağlanmasıdır. Yeni mezun hâkimin
maaşı o hâkimi yetiştiren Profesör maaşının çok üzerine çıktı ise, aynı şekilde
devlet hastanesinde çalışan Uzman Doktorun maaşı onu yetiştiren Profesörden
yüksek ise burada bir çarpıklık vardır. Bir araştırma görevlisi maaşı ile
memur-hizmetli maaşı arasında sadece birkaç bin TL lik bir maaş farkı bulunan
koşullarda hiçbir zeki, başarılı, parlak genç araştırma görevlisi
kadrosunda çalışmaz. Bilime katkımıza ve
liyakatimize uygun, zekânın, çalışmanın ve başarının karşılığı olan bir maaş
talep ediyoruz.
Gelişmiş ülkelerde tam zamanlı bir profesör ülkeden
ülkeye 5000 ile 18000 Euro arasında maaş almaktadır. Türkiye’de ise temmuz
maaşı günün kuru ile 1520 Euro (1690$). Öneri Olarak: Mevcut koşullarda Dünyadaki ülkelerin kişi
başı milli gelirine uygun katsayı olan 3.7-5 katı ile çarpımı ile 90 bin TL değerinde,
2013 yılı asgari ücretin 6.5 katı ile 87 bin TL bir maaş hakkaniyetli
olacaktır. Tüm Öğretin elemanlarının kıdem durumu
ve emekli akademisyenlerin maaşlarının bu çerçevede düzenlenmesi emektar bilim
insanlarının mağduriyetini giderecektir.
İSTEYENLER İÇİN YAZININ GENİŞ AÇILIMI:
Dünya ve
Türkiye Üniversitelerinde Akademisyen Maaşları Karşılaştırılması
Akademisyenlik
ve Bilgi Kaynağının Önemi
Akademisyenlik işin doğası gereği analitik düşünme beceri
ve yeteneği olan, soyut düşünme, eleştirel bakış açısına sahip, azimli ve
zorluklar karşısında pes etmeyen bilgi birikimine sahip olan bir kişiliğe
sahiptir. Bilim Adamlarının birinci
derecedeki görevi evrensel bilgi ve becerilerle donatılmış nitelikli insan gücü
yetiştirmek, ileri teknoloji geliştirmek, bilim yaparak çağın sorunlarını
çözecek bilgileri üretmektir. İşinin doğası gereği çoğu zaman ailesinden,
sağlığından ve diğer ihtiyaçlarından fedakârlık ederek bir sorunun deşifre
edilmesi ve çözümü peşinden koşmak zorundadır. Doğal olarak kadın akademisyenler
için akademisyenlik daha da zorlu ve fedakârlığı gerektirmektedir. Nihayetinde
akademisyen bilim insanları kendisinden çok ülkesinin ve insanlığın sorunlarına
çözüm üretmek için çalışan insanlar olarak çalışmalarının zorluğundan dolayı
zorunlu yaşam koşullarının bütün dünyada olduğu gibi kamu adına kamu
kaynaklarından sağlanması gerekir. Bugün insanlığın yaşam standartlarını
geliştirmesi, iletişimin ve ulaşımın kolaylaştırılmasını bilimsel araştırmalar
sağlamıştır. Bu bağlamda bilim insanlarının üretime ve yaşam standartlarına
katkısı para ile ölçülemeyecek kadar büyüktür. Akademisyenler geleceği laboratuvarlarında yaratan meslek
insanlarıdır. Ayrıca gençlerimizi profesyonel meslekleri için şekillendiren ve
toplumumuzu uzak geleceğe taşıyacak
nesilleri yetiştiren kadrolardır.
Son dönemlerde başta ABD’de üniversitelerin paralı
eğitime geçmesi, sanayiye proje yapmaları yanında, en iyi üniversite sıralamaları
gibi rekabet unsurları üniversiteleri ekonominin kurallarına göre yönetilmeye
zorladı. Geçen yüz yılda üniversitelerde üretilen bilginin matematik ve bilgi
işlem üzerinden laboratuvarlarında teknolojiye dönüştürülmesi sonucu nitelikli
insan gücünün kümelendiği üniversiteler öne çıktılar. Bu bağlamda beyin göçü
alan ülke ve üniversiteler nitelikli bilim insanlarına farklı maaşlar sunmaya
başladılar.
Üniversitelerin Verimliliğinden Kaynaklanan Yapısal
Sorunlar
Denilebilir ki bizim ülkemizde istenilen
ölçüde bilim yapılmıyor, hiçbir üniversite dünyadaki ilk 500 sırlamasında
değildir (Ortaş, 2022). Üniversitelerin bugün ki motivasyonsuzluğu ve düşük veremliliği
kişisellikten çok temelde sistemsel bir sorundur. Diğer bir ifade ile yönetim
sorunudur. Evet, üniversitelerin mevcut bütçeleri ve üretim kapasitesi ve sahip
olduğu nitelikli insan gücü ülkenin bilim ve üniversite politikalarının bir
sonucudur (Ortaş, 2002, 2004a, b). Konu ve problem yeni değil, YÖK sonrası bilimin ilkelerine uygun
olmayan yönetim ve bilim insanı yetiştirme sistemlerine müdahalelerin telafisi
mümkün olmayan zararlar vereceği konusundaki bütün eleştirilere rağmen son 40
yılda gelinen durum malumun ilanıdır. Buna rağmen görevimizi en iyi şekilde
başarıyla ve bize yakışan layığı ile yapmaya çalıştığımızı söyleyebilirim.
Pandemi ve deprem akademik çalışmaya ve insan motivasyonuna ciddi anlamda zarar
vermiştir. Ancak herkes koşulların düzelmesi ile işinin başına koşacak ve
katkısını sunacaktır. Ancak bugünkü maaş durumu ve uygulanan yanlış maaş
politikası ile akademisyenler yoksulluk sınırında yaşamaya mahkûm edilmektedir.
Son yıllarda, akademisyenler gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler içinde en alt
düzeyde maaş alan grupta yer almaktadır.
Ülkemizdeki Üniversitelerin
Verimliliği Düşük, Ancak Sorumlusu Akademik Kadrolar Değildir. Üniversiteye ve
Bilime Verilen Önemin Yansımasıdır
Türkiye'deki üniversitelerin ve bilim insanlarının
yaşadığı onlarca yapısal sorun zorluklar yanında yaşanan hayat pahalılığı
beraberinden bir dizi endişe ve eleştiriyi getirmektedir. Bu eleştirilerin ve
endişelerin birçoğu, üniversitelerdeki araştırma ve akademik ortamının
kaybolması, düşük bütçeli araştırma bütçeleri, yardımcı teknik eleman yetersizliği
sayılabilir. Mevcut durum, bilimsel araştırmayı ve akademik çalışmaları
zorlaştırmakta, maaşların yetersizliği ile birlikte nitelikli insan gücünün
ülke dışına gitmesine neden olmakta ve ülkenin geleceğine büyük zarar
vermektedir. Bu bağlamda görebildiğimiz sorun, kaygı ve beklentilerimizden öne
çıkan bazı ana temalar:
Saygınlık ve Motivasyon: Düşük maaşların bilim insanlarının saygınlığını ve motivasyonunu
düşürdüğü ve bu durumun ülkenin bilimsel üretkenliği üzerinde olumsuz etkiler
yarattığı için beyin göçü ve motivasyonsuzluk yaşanmaktadır.
Bilim İnsanlarının Beyin Göçü: Yetersiz maaşlar ve çalışma koşulları nedeniyle
nitelikli çok sayıda bilim insanlarının, diplomalının yurtdışına göç etmeye
yönlendirildiği biliniyor. Ülkenin yetiştirdiği sınırlı sayıdaki nitelikli
insan beyin göçüne uğratılmamalı. Mutlaka devletin en ciddi milli güvenlik
meselesi olarak nitelikli insan gücü ülkenin geleceği için ülkemizde el sütünde
tutulmalı ve korunmalıdır.
Üniversitelerin Verimlilik Durumu: Üniversitelerin verimliliği sorunu, ilk 500 sıralamasında
bir üniversitemizin olmaması üniversiteden çok YÖK yasası ve uygulanan yönetim
ve maaş politikaları ile doğrudan ilişkilidir. Özerk üniversite ve bilim
politikası siyaset üstü bir yaklaşımla yürütülmelidir. Bilgi ve bilim, özgür
düşünce konusunda üniversitelerin eleştirel tutumu kendi içinde serbest olmalı.
Eğitim ve Bilim Politikası Sorunu: Ülkenin belirlenmiş bir eğitim ve bilim politikası
olmalı. Üniversitelerin ve diğer araştırma kurumlarının bilimsel üretkenliği
artıracak şekilde kamu desteği gelişmiş ülkeler düzeyinde GSMH %2‘nin üzerine
çıkarılmalı. Unutulmamalı ki, bilim insanları toplumun geleceğini laboratuvarlarında
yaratan özverili meslek insanlarıdır.
Akademik Teşvikler Bilimsel İlkelere ve Kadro Durumuna
Göre Yapılmaması Sorunu: Ek gelir
arayışları ve ücretlerinin bilimsel çalışmaların önüne geçtiği ve araştırma
faaliyetlerini teşvik etmek yerine bilimsel etkinlikleri yozlaştırdığı açık.
Dünyadaki örneklerinde oluğu gibi somut ölçülen bilen nitelikli çalışma yapanlara
bilimsel saygınlığı rencide etmeyecek teşvikler yapılabilir. Ancak öğretim
elemanları puana mahkûm edilmemeli.
Düşük Maaş Politikası Nitelikli Elemanları
Üniversiteden Uzaklaştırıyor
Devlet Üniversitesindeki bir Bilim İnsanı, Özel-Vakıf
Üniversitelerindeki eşdeğerindeki maaşları kâğıt üstünde eşitlendi. Ancak fiili
durumda çoğu akdemiysen çok düşük maaş ile çalışırken küçük bir kısmı da çok
çok yüksek maaşla çalıştırılmaktadır.
Ancak kişilerin beşte biri–onda biri kadar maaş alıyorsa,
devletten maaş alan bazı kesimdeki çaycı, şoför (ki bu insanlar hak ettiklerinden
fazlasını değil, azını bile alıyorlar) kadar maaş alamıyorsa, birileri gecede
milyonlar kazanabiliyor ve Bilim insanlarına aylık yoksulluk sınırının altında maaş
reva görülüyorsa, hangi saygınlıkla çalışacak.
Nihayetinde son yıllarda birçok nitelikli mühendislik
dalları başta olmak üzere Ziraat, Temel bilim alanlarında Ar-Gör sınavlarına başvuralar
bile olmuyor. Kendisini iyi yetiştirmiş, dil bilen özel sektörde Ar-Gör
maaşından birkaç kat maaş alabilmektedir. ÖSYM sınav sonuçlarında %1’lik dilimden
öğrenci alan tıp mezunları son yıllarda yurtdışında çok başarılı çalışmalar
yaptıkları için her yerden kabuller almaktadırlar. TTB’nin açıklamalarına göre
Türkiye’de 2022'nin ilk dokuz ayında 2 bine yakın doktor yurt dışına gitti.
86 milyon nüfusu ile dünya sıralamasında ciddi bir
üniversitesi olmayan, bilgi ve bilime ayrılan bütçelerin yetersizliği bilim
yapmak isteyen ve daha iyi koşulları sunan Ülkelere beyin göçü veren ülkelerin
başında gelmekteyiz. Üniversitelerin sistemi, verimliliği aynı zamanda
bünyesinde tuttuğu iyi bilim inşalarına sunduğu araştırma olanakları kadar
yaşam standartlarını yüksek tutacak rekabetçi maaş sistemine de gereksinim
oluğu aşikârdır. Ancak bu yapılırken
Üniversiteler arasındaki alt yapı ve araştırma olanakları eşitlenmelidir. Türkiye’de üniversite bitirip yurt dışında
çok başarılı bilimse araştırma yapan, hatta Nobel ödülü alan Akademisyen insanlarımız
bulunmaktadır.
Bizler gibi yurtdışında iş teklifi almış ancak
ülkesine hizmet etmeyi benimsemiş çoğunluğun yaşam koşulları zayıfladıkça
motivasyonu doğal olarak düşmektedir. Bir kısmı yeniden bir yaşam oluşturmak
için risk alarak yeni bir arayışına girmektedir. Çoğunlukla gençler (%80)
oranında fırsat bulduğunda yurt dışına gitmek istiyor.
Türkiye’nin muasır medeniyeler seviyesinin üzerine
çıkmasının tek ve gerçekçi yolu bilgi üreten bilim kuruluşlarının niteliğinin
arttırılmasından geçmektedir. Buda nitelikli insanını aşağıdan yukarıya doğru
en iyileri eleme yolu ile objektif ve liyakate dayalı olarak almaktan geçer. En
iyi insanı beyin göçüne ve erozyona uğratmamak için yüksek yaşam standarttı
sunan gelişmiş ülkeler düzeyinde maaş sunmak zorundayız. Son edindiğim bilgiye
göre son birkaç yılda on binden fazla akademisyeni ve diğer genç beyinlerin
batı ülkelerine gittikleri yönündedir.
Bugün ülkemizin yaşadığı ve günden güne artan
sorunların çözümü ancak eğitim ve bilimin ışığında aşılabilir. Bilimsel yöntem
ve yaklaşımlar kullanılmadığı için
sorunlarımızın içinden çıkamıyoruz. Bilime ve bilim insanına önem vermek ve göz
bebeğimiz gibi korumak zorundayız.
Mevcut Maaş Üniversite ve Bilime ve
Bilim İnsanlığına Olan Saygınlığı Düşürmektedir
Toplumun her şeye rağmen tarihsel süreç içinde
bilgiye, bilime, bilim insanına ve öğretmene karşı bir saygınlığı
bulunmaktadır. Çalışmanın, çabalamanın, emek vermenin ve zekânın önemi kişiyi
doğal olarak farklılaştırır. Eflatun “bir bilgin isterse kısa sürede zengin de
olabilir” der. Ancak bilim inanı, sanat ve felsefe insanı paradan çok gerçeğin
peşinde koşan olarak anılmak ister. Ancak buna rağmen bilim insanı
saygınlığına, bilgi ve çabalarına uygun olarak orta halli bir evde oturamıyor,
orta halli bir arabaya binemiyor, orta halli giyinemiyor, çocuğunu orta halli
bir okula gönderememenin sancısını yaşamak zorunda bırakılıyorsa BİR YERLERDE YANLIŞ VAR DEMEKTİR. Nihayetinde o en
zeki ve nitelikli insanlar arasından seçilerek yükselmiş ve akademik alanda
yaptığı yayınlar ile kendini akademik Dünya da kanıtlamış bir bilim insanıdır. Maalesef
öğrencilerimiz bile bizim durumumuza acıyarak bakar duruma geldiler ve pek çok
nitelikli öğrencimiz artık üniversitede kalmak, bilim adamı olmak istemiyor. Bu
durum çalışarak bir yerlere gelmenin öneminin olmadığını gösteriyor. Düşük maaş sonucu bilim insanlarının
başka gelir kaynaklarına yönelmesi, aynı zamanda bu bilim insanın toplumun
gözünden düşürülmesi anlamına gelmektedir.
Türkiye’nin
Sorunların Çözümü Bilim ve Üniversitelerden Geçmektedir
Türkiye birçok yönden dünyada 20. Sıralarda akademik
katkı olarak ise 17. Sıralarda yer almaktadır. Mevcut jeopolitik konumunda
bilimsel mevcut üretkenliği ve
üretiminin niteliği ile bağımsız ve gelişmiş müreffeh bir ülke olarak var olma
durumunu sürdüremez. Tek ve gerçekçi yol bilimsel üretim ve nitelikli iş
olanakları ile nitelikli insanı Ar-Ge ve
üretimde tutmak için bilimi öne çıkarmak ve desteklemek zorunluluğudur.
Ülkemizin içinde bulunduğu durumu ve ekonomimizin
zorluklarını biliyoruz. Sorunların yapısal ve yönetsel oluğu herkesin malumu. Bu
sonunlar nitelikli insan gücü ile çözüme kavuşacaktır.
Türkiye’nin sorunlarını siyasetten çok bilimin
ilkeleri ekseninden araştırmaya dayalı metodolojik yaklaşımla çözümlerin
bulunması ve sonuçların siyasi irade tarafından hayata geçilmesi için Ülkemiz üniversiteleri
yeniden güçlü duruma getirilmelidir.
Bilimsel bilgi ve liyakatli
yönetimler ile üniversitelerin katkısı ile ülkenin sorunları el birliği ile
çözülebilir. Üniversitelerin, araştırma kuramlarının görüş ve önerileri
sorulduğunda çözüm önerecek çok nitelikli insan gücü halen Akademide olduğunu
söyleyebilirim.
Devletimiz de sorumluluk bilinci içinde hareket ederek
bilim ve bilim adamlarına yakışır önem ve desteği sunmalıdır. Konu stratejik
önemdedir. Konuyu dünyanın gelişmişliği perspektifinden ele alın dünya ile
yarışta ülke olarak nitelik sahibi kişiler ile yol almak zorundayız. Yalnızca
son 50 yılda, gelişmiş ülkelerin liderliğinde neredeyse tüm insanlık tarihinde
birikenden daha fazla bilgi biriktiği bilinmektedir. Bu bilgiyi kullanıma alan
ve teknolojiye dönüştürenler diğer Ülkeleri ticari olarak sömürmeye, baskı altına
almaya ve refah düzeylerini arttırmaya devam
etmektedir.
Mevcut Maaş Sistemi Türk Bilim
Adamlarını Yoksulluk Sınırına Getirdi
Ülkemizi
çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak temel hedefimizdir ve hep öyle olmalıdır. Bir Bilim İnsanı 30 yıllık yoğun eğitim-öğretim
ve akademik aşamalar sonunda yetişmektedir. Ancak Bilim İnsanı, bugünkü
ekonomik koşullarda kendisine reva görülen maaş ile büyük Atatürk'ün "HAYATTA
EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR" sözündeki bilimin gereğini yeterince
yerine getirememenin ağırlığı altında ezilmektedir. Bir Profesörün Devlet
Üniversitesindeki 46200 lira (yaklaşık 1690 dolar) aynı profesör 2013 yılındaki
maaşı 1950 dolar olarak hesaplanmıştı. Bir asistanın ve öğretim üyesinin maaşı
YOKSULLIK SINIRINA İNMİŞTİR ve kendi mezun ettiği yeni bir üniversite mezununun
özel sektördeki başlangıç maaşının dörtte biri bile değildir.
Dünyadaki meslektaşlarımızın
gelirleri konusunda aşağıda verilen Tablo 1’de görüleceği üzere bizler
meslektaşlarımızdan daha düşük maaş almaktayız (https://www.maaslar.org/almanya-profesor-maasi-2023-2/).
Dünyada
Ülkelerin Akademisyen Maaşları Nasıl Belirleniyor?
Akademik ve bilimsel çalışmalarda
bulunan bilim insanı ve araştırıcılar için maaşlar çoğunlukla kurumlar arasında
da farklılık göstermekle birlikte bazı ülkelerde araştırıcılar ile özel
anlaşmalarda yapılmaktadır. Ancak gelişmiş ülkelerdeki üniversiteler, araştırma
kurumları ve diğer akademik kuruluşları, nitelikli ve deneyimli akademisyenleri
çekmek için özel rekabetçi maaş paketleri sunmaktadır. Maaşların belirlenmesinde
akademisyenin unvanı, çalışma deneyimi, uzmanlık alanı gibi faktörlere bağlı
olarak büyük değişiklik gösterebilmektedir.
Gelişmiş ve Ar-Ge faaliyeti
yüksek olan ülkelerde akademisyen maaşları sadece salt bordro üzerindeki maaşın
ötesinde ek gelirlerde sağlanmaktadır. Örneğin, ABD’de akademisyen maaşları
yıllık olarak 10 ay üzerinden belirlenir. İki aylık gelirini de ek çabaları sonucu yürüttüğü projelerden
sağlar. Diğer ülkelerde akademisyen araştırma projelerinde, çalışma koşulları
ve kariyerindeki başarıya bağlı olarak ek gelir elde edebilmektedirler. Çoğu
araştırıcı maaşı kadar ek geliri yine proje ve fonlardan alan araştırıcılar
bulunmaktadır. Ayrıca üniversiteler ve meslekler arasında ciddi farklılıklar oluşmuştur.
Ancak beyin göçü çeken bir ülke olarak ABD ve İngiltere genellikle prestijli
üniversitelerinde yüksek maaşlı çalışan akademisyenleri bünyesinde tutmak için
özel önlem almaktadır. Avrupa ülkeleri de kendi aralarında ABD gibi olmasa da akademisyenlere
rekabetçi maaşlar sunmaktadır. İsviçre, Almanya, İngiltere, İsveç, Norveç,
Güney Kore ve Japonya gibi ülkeler, yüksek yaşam standartları yanında akademisyenler
için cazip maaş paketleri sunmaktadırlar. Maalesef ülkemiz nitelikli insanın
önemini ve ülkenin geleceğine katkısını anlayamadı veya benimseyemedi.
Değişik ülkeye değişkenlik kıdemli profesör maaşları
farklılık göstermektedir. Amerikan Üniversiteler Birliği 2023 verilerine göre;
Harvard, Oxford Cemberige Üniversitesi'nde profesörlerin ortalama yıllık
maaşları 200 000 dolara yaklaştı. Örneğin, İngiltere’de ortalama aylık maaşı
7600 pound. Almanya’da profesörlerin maaşları eyaletlere göre değişmekte tam
profesörlerin maaşı €5,343 ile €7,578 arasında, İsveç’te 5750 Euro. İsviçre’de
14250 CH Frank’ı. Danimarka’da ise bir profesör 7450 euro almaktadır. Doğal
olarak söz konusu gelişmiş ülkelerde alt yapı, iyi yetişmiş insan gücü ile
ileri düzeyde bilgi üretimi ve teknoloji geliştirilmektedir.
Tablo 1. 2021-2022 Yıları değişik ülkelerde profesör maaşları
Ülke |
Yıllık ortalama maaş (Yıllık) |
En düşük |
En Yüksek |
Ortalama (Aylık) |
Para cinsi |
Özel durumlar |
İtalya |
|
6000 |
9000 |
7000 |
Euro |
Performansa bağlı |
Brezilya |
|
1800 |
4000 |
|
|
|
Rusya |
|
|
|
1000 |
Dolar |
|
İsrail |
|
|
|
6000 |
Dolar |
|
Avusturalya |
|
100.000 |
200.000 |
17000 |
AUD Dolar |
|
Japonya |
|
2800 |
4600 |
|
|
|
Norveç |
|
4000 |
5000 |
5000 Euro |
Norveç kronu |
|
Finlandiya |
|
5000 |
9000 |
|
Euro |
Araştırmacı 5000 Euro |
İsveç |
60000 kron |
|
|
5600-6100 |
Euro |
Araştırmacı 3500 Euro |
Belçika |
30000-70000 |
|
|
6000 |
Euro |
Ar- Gör 2500 Euro |
Fransa |
25000-60000 |
|
|
5000 |
Euro |
Ar-Gör 2000 |
İsviçre |
160000-210000 |
|
|
18000 |
Euro |
Ar-gör 10000 Sivis frangı Üniversitenin anlaşmasına bağlı |
Hollanda |
|
7000 |
10000 |
|
Euro |
Ar-Gör 3500 Euro |
Danimarka |
|
5000 |
6000 |
6000 |
Euro |
|
Almanya |
68000-82000 |
4500 |
7600 |
6750 |
Euro |
|
ABD |
100000-120000 |
|
|
10000 |
Dolar |
Çok farklı mesleklerde farklı maaşlar alınıyor. |
Kanda |
120000-125000 |
|
|
10000 |
Dolar |
|
İngiltere |
75000-100000 Oxford ve Cambridge de 100000 sterline |
|
|
7700 |
Sterlin |
Ar-Gör 3400 Pound |
Türkiye |
|
|
|
1520 |
Euro |
Ar-gör 1050 Euro |
2014 yılında Çekoslovakya’da fiks maaş 2500 Euro onun
üzerinde. Ancak akademisyen ve araştırıcının yaptıkları yayınlar, makalelerin
etki faktörü, alınan atıflar, h-faktörü, aldıkları üniversite dışı projeler ve
projelerin mali boyutuna bağlı olarak ek maaş sağlanmaktadır. Verdikleri
konferanslar, davetli konuşmacı olması çerçevesinde maaşları iki ile 3 katı
artabiliyor. Bizde de benzer teşvik getirildi ancak hem maaşı oranı düşük hem
de ciddi ölçüde kriterler netleşmediği için çok ilgi görmedi. Ayrıca farklı üniversiteler ve bölümler
arasındaki araştırma alt yapıları eşit olmadığı için akademisyenler arasında haksızlığa
neden oldu.
Öğretmen maaşları karşılaştırıldığında
benzer şekilde eğitimciler de daha az ücret ile çalışmaktadırlar
Maaşlar genelde eğitim ve araştırma kurumlarında diğer
teknik mesleklere göre daha düşük durumdadır. Bu durum ülkenin eğitim yolu ile
gelişimi önünde ciddi bir değersizleştirmedir. OECD ülkelerinde ilköğretimde
göreve yeni başlayan bir öğretmen, yılda 25 bin 727 dolar, 15 yıllık bir
öğretmen ise yılda 35 bin 99 dolar kazanmaktadır. Danimarka'da göreve yeni
başlayan bir öğretmen yılda 33 bin 693 dolar, 15 yıllık bir öğretmen 37 bin 925
dolar, Almanya'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yılda 37 bin 718 dolar, 15
yıllık bir öğretmen 46 bin 935 dolar, Türkiye'de ise, göreve yeni başlayan bir
öğretmen 10000 Dolar (aylık 27 bin 200 TL) dolar kadar kazanmaktadır.
Akademisyen
Maaşları Açlık Sınırı ve Asgari Ücrete Göre Nasıl Değişti?
Birleşik Metal-İş Araştırma Merkezi BİSAM 2023 Temmuz
ayı verilerine göre açlık sınırı 11.525 TL, Yoksulluk sınırında 39.886 TL
olarak hesaplanmış (Basın 16 08.2023). Sendikaların yaptığı geçim indeksi
araştırmasına göre yoksulluk sınırı üniversite öğretim üyeleri için çok farklı değil
çünkü çoğunluğu Doçent, Dr. Öğretim üyesi ve Ar-Görevlileri yoksulluk sınırın
altında maaş almaktadırlar.
Euronews’ (https://tr.euronews.com/2023/07/06/akademisyen-maaslari-aclik-siniri-ve-asgari-ucrete-gore-nasil-degisti)
akademisyenlerin eriyen maaşları konusunda yaptığı analizde; araştırma
görevlileri 2023 Temmuz zamlı maaşına rağmen hala yoksulluk sınırının altında
maaş almaktadır. 2013 yılından bu yana profesör en düşük maaşı almaktadır. 2013
yılında kıdemli bir profesörün maaşı asgari ücrete oranı 6.3 idi. 2014’un
ikinci yarısında ise 6.6 kat, 2022’nin ikinci yarısında bu oran 4.7 idi.
Seyyanen zamla birlikte profesör maaşı asgari ücretin 4.2 katına yükseldi. 2023 ikinci yarısında aylık net
asgari ücret üç sene öncesine göre beşe (tam oran 4.9) katlandı. Temmuz ayı
zammı ile 7/1 kıdem araştırma görevlisinin maaşı 31 bin 763 lira oldu.
Araştırma görevlisinin asgari ücrete oranı ise 2.8 olacak. Bu oran 2014’ün aynı
döneminde 3.9 seviyesindeydi (Şekil 1).
Tablo 2’de
görüleceği üzere 2015-2023 yılları arasında dolara eşdeğer 3 yıllık kıdemli bir
prof maaşının görece % 22-25 aralığında gerilediği hesaplanabilir. 2015 yılı
mart ayındaki maaşı 2282 dolara eşdeğer iken 2023 yılı mart ayında 1799 dolara
eşdeğer gelmektedir. Dolar enflasyonu düşünüldüğünde değişkenlik aydan aya
değişiyor.
Tablo 2. 2015-2023
yılları arasında mart ayı maaşların ve dolar kuru karşılaştırılması (Kaynak
https://www.turkiye.gov.tr/e-bordro-sorgulama?bordro=Detay&index=0)
Yıl TL maaş
$ kuru
$ maaş
2015 5.840 2,62
2.282
2016 6.708
2,88
2.329
2017 7.701 3,73
2.064
2018 8.817
3,89
2.266
2019 10.348
5,46
1.895
2020 11.609
6,36
1.825
2021 12.811
7,54
1.699
2022 18.324
14,75 1.242
2023 32.517
18,96 1.799 (günümüzde 1690 $)
Üniversitelerin
taze kan bilim fidanlarının maaşları “asistan” olarak bilinen araştırma
görevlisi maaşı 2013 başından bu yana yoksulluk sınırının üstüne hiç çıkmadı. Akademisyenlerin
maaşı aynı eğitim düzeyindeki değer mesleklerden çok daha gerilemiş
durumdadır. Örneğin son iki yılda
doktorlara yapılan iyileştirmeler ile performans olmayan bir hastanede 52 bin TL, performansı
olan bir hastanede 70 küsur bin TL maaş alırken, 1 sınıf bir hakkim 68.900 TL,
bir Prof. 46.240 TL maaş almaktadır. 1980 Öncesi bir generale eşdeğer maaş alan
Prof. kadrosu Bugün Albay maaşı olan 46.200 TL’ye eşdeğer almaktadır. Bir
orgeneral ise 73.200 YL maaş almaktadır. Siyasi
otoritenin atadığı 1/4 ündeki Genel Müdür
ise 53.628 TL maaş almaktadır. Bütün göstergeler meslekler arasında düzensiz
bir gelir dağılımı oluştuğunu göstermektedir. En mağdur olan kesimlerin ise,
düze memurlar, öğretmenler ve üniversite çalışanları olduğunu öne çıkarmaktadır.
Şekil
1. 2023-2023 yıları arasında akademisyenlerin maaşlarının asgari ücret düzeyin
meydan gelen değişim
Maaşlar Ne
Kadar Olmalı?
Biz bilim
insanları bugün mevcut maaş politikasından dolayı asli görevimiz olan bilimsel
bilgi üretmek bir yana hayatta kalma mücadelesi verir bir duruma gelmiş durumdayız.
Unutulmamalıdır ki Bilim İnsanları ve Bilim İnsanlığının yok olduğu bir ülkenin
nitelikli meslek insanlarını yetiştirmesi ve gelecekte varlığını devam ettirmesi mümkün
değildir. Her yıl 2 milyondan fazla gencin Yüksek öğretime girmek için
çırpındığı bir ülkedeyiz. Bu gençlerin geleceğimizi nasıl inşa edecekleri bilim
insanlarının niteliklerine bağlı olduğu kadar motivasyonlarına da bağlıdır. Bu
motivasyon yok edilirse Üniversitelerde
eğitim alan genç nesillerimizde bundan olumsuz etkilenir. Gelişmiş ülkeler ile artarak
derinleşen geri kalmışlık daha da derinleşir.
Ancak akademik yaşam biçiminin
gerektiği zorlu koşular için bunca çabalarımıza karşılık açlık sınırında ve
bizden daha düşük maaş alan insanlarımızı görmekteyiz. Bu hayat pahalılığında
zorlu yaşam durumunda kendi maaşımızı dile getirmeye utandığımı da belirtmek
isterim. Ancak mesai kavramı olmadan iş yerinde laboratuvarda, tarlada,
hastanede, atölyede, evde çalışan ve
yazarak üreten bilim insanları olarak maaşı düşünmeden ülkemize yakışır
fikri-vicdanı ve irfanı hür insanlar yetiştirmek, sağlıklı bir toplum içinde
yaşamımızı hep beraber sürdürebilmemiz için yaşam standartlarımızı asgari
düzeyde sağlayacak bir ücret durumunun genel müdür, hâkim ve Doktorlar için
sağlandığı gibi akademisyenler içinde sağlanması gerekir. Ücret piramidinin en
tepesinde bilim ve bilim insanı olmak zorundadır. Bilim insanı ürettiği bilgi
ve teknoloji ile bir toplumun/ülkenin geleceğini inşa edendir. Sahip oluğu
çalışkanlık, azim, gözlem yapma soyut düşünme ve analitik düşünme yeteneği
sayesinde doğanın ve toplumun yasalarını deşifre eden, anlayan ve bilime
dönüştürendir, geleceği laboratuvarlarında yaratanlardır.
Bilindiği üzere son yıllarda
yaşanan yüksek enflasyon ve yüksek kurdan dolayı çoğu meslektaşımız kongrelere
gidememektedir. Geçmişte döviz kurunun düşük olduğu yıllarda Üniversiteden
destek alınmadan kongrelere gidilebiliyor ve belirli bir yere kadar özel harcama
yapılıyordu. Ancak artık günümüz koşullarda bir doların 27.2 TL olduğu, resmi enflasyonun
%60’ların üzerinde olduğu hayat pahalılığında yoksulluk sınırında evin geçimini
düşünmekten sağlıklı akademik çalışma yapmak çok da mümkün görülmemektedir.
Yakın geçmişte İtalya’da Pisa’da bir akademisyen arkadaşımla yanı masada aynı
yemeği yedik. Karşımda oturan İtalyan akademisyen benden 4 katı daha fazla maaş
almaktaydı. İster istemez insan düşünen bir varlık olarak kendi durumunu ve
koşulları analiz ediyor ve çarpıklığı görüyor ve içine sindiremiyor.
Bilim ve bilimsel gelişme, teknolojik ve
Ülkemiz için stratejik bir konu oluğu için bilimde tasarruf edilmez “hocanın
emeğinin karşılığı tasarrufa takılmamalıdır”. Abbas Güçlünün 12 Mayıs 2013 tarihli köşe yazısında YÖK Başkanının “YÖK
başkanı olarak Türkiye’nin neresine giderse gitsin, kendisine en fazla sorulan
soru, “ne olacak bizim maaşlar?” oluyormuş diye yazmıştı. Bugün eminim çok daha
fazlasını soracaklardır.
Her ülkedeki çalışanların maaşları
genelde ülkenin gelir düzeyi asgari geçim düzeyi ve işin niteliğine, kişinin
eğitim düzeyine bağlı olarak değişkenlikler göstermektedir. Genelde gelişmiş
refah düzeyi yüksek ülkelerde kişisel tatmini sağlayacak düzeydedir. Birçok
Avrupa ülkesinde kişi başı milli gelir ortalaması 4-5 katı ile çarpılarak akademisyen minimum maaşları belirlenir. Türkiye’de aylık
kişi başı milli gelir döviz kurlarına göre çok sık değişmekle birlikte ortalama
760 USD olarak alınırsa 3.7-5 katı, yani profesör maaşı 3300 dolar düzeyinde yaklaşık
90 bin TL. Veya Prof. Maaşı 2013 yılı asgari
ücretin 6.5 katı gerçeği (Şekil 1 verileri) ile günümüze uyarlanırsa 87 bin TL
bir maaş hakkaniyetli olacaktır. Buna bağlı olarak
da Doçent, Dr. Öğretim üyesi, Öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi kadrosu maaşları
aynı şekilde arttırılmalıdır. Emekli akademisyenlerin maaşlarının bu çerçevede
düzenlenmesi emektar bilim inşalarının mağduriyetini giderecektir.
Kaynakça
Ortaş,
İ., Üniversite Hocalarının Maaşı-3 Üniversite Çalışanlarının Maaşlının diğer Ülkelerdeki
Eşdeğerleri ile.
Ortaş, İ., 2002. Üniversitelerin sorunları-1. Bilim, Eğitim ve Düşünce
Dergisi 2, 3.
Ortaş, İ., 2004a. Öğretim üyesi ya da bilim insanı kimdir. Pivolka, Yıl
3, 11-16.
Ortaş, İ., 2004b. Üniversite özerkliği nedir. Üniversite ve Toplum 4,
1-7.
Ortaş, İ., 2022. Dünya Ve Türkiye’de Üniversite Olgusuna
Yaklaşımlar: Çukurova Üniversitesi
Örneği. Anı Yayıncılık, Ankara.
20 Ağustos 2023 Adana
Yorumlar
Yorum Gönder