Sınav Afları Eğitime ve Kuramsal Kültüre Zarar Vermiyor mu?
İbrahim ORTAŞ, iortas@cu.edu.tr, https://www.facebook.com/iortas,
Twitter İbrahim
ORTAŞ @iortas; instagram, iortas2018
Özet (Yazdığım yazı yapay zekâ tarafından 200 kelime ile özetlendi)
Eğitim sistemi yapılarında yapılan olumsuz değişiklikler, her şeyin
koordineli olarak bozulmasına neden olan bir talihsizliktir. YÖK tarafından
alınan ders almadan sınav affı uygulaması, eğitim kalitesi açısından endişe
vericidir. Öğrencilere verilen sınav hakkı yerine, eksik kalan derslerin
sınıflarda işlenerek öğrencilere bilgi ve beceri kazandırılması, ödev ve
uygulama imkânının sunulması daha uygun olacaktır. Sınavların sadece bilgiye
dayanması, kaynaklara ulaşamayan öğrencilerin başarısız olma şansını
zayıflatmaktadır. Ayrıca, uzaktan eğitimde başkasının yerine sınava girmenin
veya hile yapmanın mümkün olduğu günümüzde sağlık, mühendislik gibi alanlarda
eksik öğrenme ile mezun olacak adaylar gelecekte ciddi sorunlara yol açabilir.
Bu tür aflar aynı zamanda etik bir sorun oluşturur, çünkü hak etmedikleri bir
ödülü kabul etmek etik değildir. Kamusal nitelikteki sınavların sorularının
önceden çalınarak kişilere dağıtılması da fırsat eşitliğini zedeler.
Üniversitelerin dışında yetkililer tarafından sık sık af ilan edilmesi,
üniversitelerin saygınlığına zarar verebilir. Öğrenci affı yerine kesin
ölçütleri belirleyen kuralların geliştirilmesi gerekmektedir. Eğitim afları,
yetersiz akademik bilgiye sahip insanların yetişmesini kabul etmek anlamına gelir.
Kamu hizmeti sunan kurumlar nitelikli insan yetiştirmeyi hedeflemelidir. Başta
meslek odaları ve eğitim-öğretim kurumları olmak üzere ilgililerin bu tür
uygulamaların zararlı olduğunu belirtmeleri ve öneri geliştirerek yetkilileri
uyarmaları önemlidir. Ölçüleri ve kuralları olan toplumlarda bu tür aflar olmaz,
olmamalı. Kamu idaresi toplumu ve bireyleri planlı, kuralı ve sorumlu
davranacak şekilde eğitmeli ve davranması benimsetecek mekanizmalar kurmalı.
YÖK Azami Süreleri Aşan Öğrenciler İçin Yalnızca Hiç Alınmayan,
Başarısız ve Devamsız Dersler için Sınav Hakkı Verdi
Bir reklamda "her şeyi
değiştirmek için bir şeyi değiştirmek gerekir" deniliyordu. Evet, bir şey
değiştiğinde, işin doğası gereği, peşinden gelen her olay ve durum da değişir.
Eğitim sistemi yapısında olumsuz bir değişiklik yapıldığında, her şey
koordineli bir şekilde bozulmaya başladığı hep yaşanmıştır.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK)
tarafından 2022 yılında, azami süreleri aşan öğrenciler için yalnızca HİÇ
ALINMAYAN, BAŞARISIZ VE DEVAMSIZ dersler için 2 ek sınav hakkı tanınacağı
duyuruldu.
Benzer şekilde, 7 Temmuz 2023
tarihinden itibaren (YÖK Yükseköğretim Kurulunun "azami süre" kararı
- yok.gov.tr), ön lisans ve lisans düzeyindeki tüm yükseköğretim programlarına
kayıtlı öğrencilerin, hiç almadıkları veya devam şartını sağlamayarak başarısız
oldukları dersler için de sınav hakkından yararlanabileceği belirtilmektedir.
2022 yılında alınan karardan
sonra kapıları aşındıran öğrenciler kendilerine tanınan hakkı kullanma
konusunda beklenildiği gibi ders çalışmadan, hazırlıksız olarak sınava
geldikleri görüldü. Hiçbir hazırlık yapmadan gelen öğrencilerin not talebi
yakarması ayrı bir sorun. Yaşanan tecrübeler bu tür afların zaman ve nitelik
kaybına neden olan verimsiz süreçler olarak biliniyor.
Çok Sık Öğrenci ve Sınav Affı Üniversitelerin
Yurtiçi ve Yurtdışı Saygınlığına Ciddi Zarar Veriyor
YÖK, son dönemdeki normal
süreleri içinde almaları gereken zorunlu kredili dersleri almayan öğrencilere
doğrudan sınav hakkı vererek eğitime ve üniversite niteliğine zarar verebilecek
bir uygulama başlattığı söylenmektedir. Söz konusu YÖK yazısında, "azami
öğrenim süresi dolan öğrenciler için dersi almamış olanlar dahi" sınav
yoluyla başarılı olma imkânı tanınmıştır. YÖK'ün yazısının devamında, azami
öğrenim süresi dolan ön lisans ve lisans düzeyindeki öğrencilerin hiç
almadıkları veya devam şartını sağlayamayarak başarısız oldukları dersler için
de sınav hakkından yararlanabilecekleri açıklanmıştır. Yazıda, "ön lisans ve lisans düzeyindeki 4, 5 ve 6 yıllık tüm
yükseköğretim programlarında kayıtlı öğrencilerin, hiç almadıkları veya devam
şartını sağlayamayarak başarısız oldukları dersler için 2547 sayılı Kanun'un
44/c maddesinde yer alan sınav haklarından yararlanabilecekleri ifade
edilmektedir. Azami süresi dolan öğrenciler için söz konusu sınav haklarının
uygulanmasında, eğitim ve öğretimin niteliğine göre değerlendirme yapılacak ve
teorik eğitimler için sınavlar düzenlenecektir. Aynı uygulama, öğrencilerin
daha önce almadığı dersler için de geçerli olacaktır."
Ancak, eğitim kalitesinden taviz
verilirken "Söz konusu uygulama ve sınava girenler, ders başına öğrenci
katkı payı ve öğrenim ücretini ödemeye devam edecek" ifadesi
kullanılmıştır. “Katkı payı ve öğrenim ücreti, Cumhurbaşkanlığı kararıyla belirlenen
miktarı aşmayacaktır” ifadesi ile öğrenim ücreti hatırlatılmaktadır. Bu yazı ve
anlamı düşündürücüdür ve üniversitelerin saygın diplomalarının geleceği
açısından endişe verici olacağı muhakkaktır.
Dersi Almadan Öğrencilere Verilen Sınav Affının Anlamı Nedir;
YÖK'ün aldığı ders almadan sınav
affı anlamındaki uygulaması, eğitim kalitesi açısından talihsiz bir duruma
neden olacağı şimdiden konuşulmaktadır. Başta Tıp Eğitimi olmak üzere belirli
bir düzeyin üzerinde mutlak öğrenciye kazandırılması gereken bilgiyi alamdan
mezun olmanın getireceği sakıncalara sıklıkla belirtilmektedir. Pandemi, deprem
gibi olgulara bağlı gerçekleşmeyen derslerin öğrenim yolu ile öğrenciye
kazandırılması için sınav hakkı yerine ek süre hakkı verilmesi daha gerçekçi
olacaktır. İyi eğitilmemiş öğrencilere eksik kalan dersleri sınıflarda
işleyerek bilgi ve beceri kazandırma, ödev ve uygulama imkânı tanınması için ek
süre hakkı verilmesi öğrencinin yararına olacaktır. Sınavların sadece bilgiye
ve teste dayandırılması sonucunda iyi eğitim alamayan, dershaneye gidemeyen ve
kaynaklara ulaşamayan öğrencilerin orta öğretim ve ÖSYM sınavlarında başarılı
olma şansı giderek azalmıştır.
Sağlık, mühendislik ve diğer
uzmanlık gerektiren alanlarda uzaktan eğitim üzerinden bir başkasının sınava
girme veya sınav sorularında hile yaparak geçme gibi birçok yol mümkündür.
Ancak bu, kişinin gerçek anlamda öğrenmediği anlamına gelmez. Eksik öğrenme, ileride
telafisi mümkün olmayan ciddi sorunlara yol açacağı düşünülebilir.
Sınav affı konusu aynı zamanda
bir etik sorun da oluşturmaktadır. "Bilen ile bilmeyenin aynı
olmadığı" sıkça dile getirilir. Ancak uygulamaya gelindiğinde, ne yazık ki
rüşvet vermeyi ve almayı normal gören insanlar olduğu kadar, bu tür
haksızlıkları etik dışı görmeyen bir grup insan da bulunmaktadır. Aslında
erdemli ve kaliteli biri olan herkes, hak etmediği bir öneriyi ve ayrıcalığı
kabul etmemelidir.
Sınav Ciddiyeti Ülke Çapında Sağlanmalıdır
Ayrıca uzun zamandır herkesin
bildiği ancak yakın geçmişe kadar bir türlü dillendirilememiş olan her alandaki
kamusal nitelikteki nitelikli insan seçimi sınavlarının sorularının önceden
çalınarak bazı gruplara el altından dağıtılması sonucu hiçte hak etmeyen
kişilerin başta askeri, yargı, idari ve sağlık sektörüne yerleştirilmesi sonucu
fırsat eşitliğinin sağlanamadığı sık sık gündeme gelmektedir. Halende her sınav
sonrası bazı sorunların sızdırıldığı gündeme gelmektedir. Başta YÖK ve ÖSYM
yetkilileri her gencin eşit koşullarda yarışarak hak edenin hakkının
sağlandığını güvenceye alması insani ve yasal bir zorunluluktur.
Ülkenin eğitim niteliğini
engelleyen faktörler arasında, diğer ülkelerde görülmeyecek olan eğitim afları
önemli bir yer tutmaktadır. Sık sık üniversiteler dışında yetkililer tarafından
afların ilan edilmesi üniversitelerin vereceğin diplomaların akreditasyonuna
içeride ve dışarıda zarar verecektir. Başta özel sektör eğitimi yetersiz kişiyi
niye istihdam edeyim diye düşünebilir.
Yapılması gereken, başarısız olan
öğrencileri affetmek değil, kesin ölçütleri belirlenmiş kurallar
geliştirmektir. Gelişmiş, ölçüleri ve demokratik değer ve ölçüleri oluşmuş
ülkelerde herkesin kurallara uyması ve hesap verebilmesi beklenir ve de sağlanır.
Sağlıklı bir eğitim kişide sorumluluk bilinci geliştirerek hep birlikte
sağlıklı toplum yaraması öğretilir.
Kişinin kendini geliştirmek ve
eğitim için çaba sarf etmesi, kurumsal alanda genel bir ilke sahibi olması ve
ülkenin hedeflediği gelişme düzeyine ulaşmak için niteliğin önemli olduğu
herkes tarafından benimsenmeli ve istenmelidir. Eğitimlerini yeterince almayan,
çalışmayan ve kavrama sorunu yaşayan öğrenciler için sık sık aflar düzenlemek
yetersiz akademik bilgiye sahip insanlar yetiştirmeyi kabul etmek anlamına
gelir. Üniversite öğrenci aflarının gündeme gelmesi, yarım-yamalak iş yapmayı
ve kalitesizliği kabul ettiğimizi ve gelecekte birçok eksiklik ve yanlış
uygulamaya yol açabileceğimizi gösterir. Bu tür ifadeler ve düşünceler,
disiplinli bir toplum olmadığımızı ve nitelik gibi konuları ve öz disiplini
önemsemediğimizi gösterir. Kamu hizmeti sunan kurumlar, nitelikli insan
yetiştirmeyi temel hedef olarak aldığını göstermek için bu aflara çok
başvurmamalı.
Ölçüleri ve Kuralları Olan ve Sağlıklı İşletilen Kurum ve Ülkelerde Başta
Eğitim Affı ve Benzerleri Olmaz/Olmamalı
Normal yasaların ve kuralların
uygulandığı, liyakatin bir yaşam anlayışı olarak görüldüğü toplumlarda bu kadar
sık af uygulamaları gündeme gelmez. Toplum, çalışanın ve çabalayanın hakkını
korumak için tembelliğe ödül verilmesini istemez. Bir af yasası çıkarılabilir
ve yasal olabilir, ancak bu, adil olduğu anlamına gelmez. Çıkar ilişkileri ve
kötüye kullanımların yoğun olduğu toplumlarda sıkça yapılan aflar, toplumsal
yaşamı, ilkel davranışları ve genel ilkeleri bozar ve geri dönüşü zor
alışkanlıklar oluşturur. Ayrıca bu öğrenci affı uygulamasının siyasi irade ve
YÖK'ten ziyade üniversitelerin kendi yetki alanında olması gerektiğini
düşünüyorum. Her üniversitenin başarıları, birbirinden bağımsız olarak
değerlendirildiği için ilkeleri yerleşik üniversiteler içeride ve dışarıda
ciddiyetle takip edilir.
Tıp, Eczacılık, Mühendislik,
Mimarlık odaları ve diğer mesleki örgütler ile eğitim-öğretim elemanlarının
dernek ve sendikaları başta olmak üzere, bu tür uygulamaların ülkeye ve
öğrencilere hiçbir fayda sağlamayacağını, ilgililere açık örneklerle
belirtmeleri gerekmektedir. Bu kadarına bile izin verilmez denilen bir durumun
gerçekleşmesi halinde, bu çağda artık ders anlatmanın bir anlamı olmadığını
söylemek mümkündür. Bilim insanının emekleri ve öğrenme-öğretme çabası anlamsız
mı olacak?
7 Temmuz 2023, Pısa-İtalya
Yorumlar
Yorum Gönder