Gençleri Sevdiğimizi Söylüyoruz da Gençlerin Geleceklerini Kurmaları Konusunda Ne Tür Seçenekler Öneriyoruz
İbrahim Ortaş, iortas@cu.edu.tr, https://www.facebook.com/iortas,
Twitter İbrahim ORTAŞ @iortas; instagram; iortas2018
19 Mayıs Gençlik Bayramı’nın
yaşamımda birçok anısı vardır. Köyden kente okumaya gelmiş bizler gibi göçebe
ailelerin çocukları Cumhuriyetin omuzlara yüklediği önemi o dönemlerde
kavramaya başladık. Mustafa Kemal, 1920’li yıllarda birçok Avrupa ülkesinde dahi
olmayan demokratik değerleri, gençler tarafından okunarak, anlaşılarak,
kıymetinin bilinerek geleceğe daha geliştirilmiş şekilde taşınacağı ve
sahiplenileceği gerçeği ile yine gençliğe emanet etmiştir.
Sonraları, 19 Mayıslarda, spor
yapın, eğlenin, keyfinize bakın ve bir an önce arkadaşınla rekabete gir ve öne
geç denilmeye başlandı. 1926, 1935 yıllarında Atatürk’ü anma günü olarak
kutlanan 19 Mayıs Gençlik bayramları. Daha sonraları “Atatürk’ü Anma, Gençlik
ve Spor Bayramı” olarak değiştirildi. Zamanla 19 Mayıs anmaları tamamen gençlerin
spor yapması noktasına taşındı. Ben halen ilk gençlik yıllarında edindiğim,
okuyan, üreten, sorumluluk sahibi olan, vicdanlı ve empati yapan bir gençliği
öğütlerim. Dikkat edilirse Cumhuriyetin dayanağı olan TBMM anlayışının emaneti
23 Nisan’da çocuklara armağan edilmişti. 19 Mayıs da aynı duygu ile gençlere
emanet edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk gençlere olan güven ve umudunu şöyle
belirtmektedir. “Biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki, hiçbir şeyi
unutmayacaktır. Geleceğe ilişkin umutlarımızın ışık saçan çiçekleri onlardır.”
Gençleri Ne Kadar Tanıyoruz
Avrupa’nın en genç nüfusu
ülkemizde. Benim okumam, genç nüfusunuz varsa zenginliğiniz vardır. 2021
yılında genç nüfus oranı Dünya ortalaması %15,4 olurken Türkiye’nin genç nüfus
oranı %15,3 idi. Gençlerin enerjisini ancak bilim-bilgi yolu ile yaşama
aktarabilirsen zenginliğe ulaşırsın. Oynayın zıplayın, kolay yoldan para
kazanın derseniz üreten değil tüketen bir duruma düşersiniz. Sonra da
fakirleşme yoluna girersiniz. Günümüzde, içinde 8 milyonu yükseköğretimde olan
toplam 25 milyon öğrenciye rağmen halen birçok teknoloji ürününde dışa bağımlı
durumdayız.
Genç adı üstünde, canlı, dinamik
ve yaşamı daha anlamlı kılacak enerji ile ileriye taşıyacak özelliklere
sahiptir. Genç; çalışkan, enerjik, araştıran, merak eden, yeni gelecekleri ve
dönüşümleri arayan yapıdır. ‘Atatürk gençliği’ düşüncesini bizlere kazandıran
hocalarımız öncelikle sorumluluk sahibi, geleceği için yol inşa eden, çalışan
çabalayan, dürüst sözü özü düzgün kişilikli insanlar olmamızı önerirdi.
Sorunun birincisi; acaba genç
kimdir? Genç ne istiyor? Dönemin talepleri ile ailenin ve sistemin talepleri ne
ölçüde örtüşüyor.
Sorunun ikincisi; gençliği
tanıyor muyuz? Gençliğin beklentileri ne ölçüde karşılanıyor?
Sorunun üçüncüsü; gencimiz ile
iletişim kurabiliyor muyuz?
Sorunu dördüncüsü; gencimize
sorumluluk yükleyebiliyor muyuz? Gencin sorununu kendisi çözmesi konusunda ne
denli yardımcı olabiliyoruz.
Sorunun beşincisi; gencin kendini
ifade etme isteğini ne kadar anlayışla karşılıyoruz? Gencin kendini
yenilemesine ne denli katkı ve ortam sunuyoruz? Genç bireyde meydana gelen
değişimlere ne oranda gözleyebiliyoruz?
Genç kavramı için yapılan basit psikolojik
tanımlamada ‘18 yaş döneminde ben varım, farklıyım ve kendi kararımı kendim
vermek istiyorum’ ifadesiyle, lise son yılları ve üniversite döneminde kendini
ispatlama şansı tanınabiliyor. Fakat ne yazık ki bizler bu dönemde daha çok
korumacılık mantığı içerisinde otoriter olarak gençleri, baskı altında tutarak
kendi istediği yönde değil ailenin veya otoritenin istediği yöne doğru
yönlendirmekteyiz. Gencin isteği ile otoritenin isteği çakışmadığı zaman
çatışma çıkıyor ve bunun sonucu olarak çoğu zaman genç bunalıma
sürüklenebiliyor.
Ülkenin gençliği ailede
dinlenilmediği gibi okulda ve üniversitede de dinlenilmez. Sen küçüksün bilmezsin,
sen halen gençsin aklın ermez, sen sus büyüklerin var denir. Fakat büyük
şirketlerin en etkin merkezlerinin başına gençleri getirdiğini biliyoruz. Fakat
kamu ve üniversite yönetimleri gençlere nedense pek sıcak bakmamaktadır. Son
dönemlerde bazı üniversite yöneticilerinin gençlerden oluşması sevindirici.
Bugün gençliğin en dinamiklerinin ve genç beyinlerin toplandığı yerler,
üniversiteler ve askeri kurumlardır. Buralarda da hiçbir zaman gençlik ile ilgili
toplantı ve etkinlikler düzenlenmez. Yalnızca gençliğin enerjisinin deşarj
edildiği faaliyetler ön plana getirilmektedir. Yalnızca eğlenin, ülkenizin
sorunları ile büyükleriniz ilgilenir. Neden gençlerin kendi yeteneklerini
tanımasına fırsat verilmez. Yetenekler yalnızca spor alanında değil, sanat,
bilim, edebiyat ve politik alanlarda da olabilir. Bunların yapılması durumunda,
genç gençliğini hisseder. Aksi halde genç yatar, ihtiyar kalkarız.
Yine son yıllarda uyuşturucu
kullanan tinerci gençlerin yarattığı ölümlere varan sorunlar konusunda peş peşe
gelen birçok soruda, doğru sorular sorulmadığı için doğru cevap da
alınamamaktadır. Gençliğin psikolojisi üzerindeki ailedeki otoriter eğilimler,
eğitim sistemimizin çıkmaz sorunları ile toplumsal kültürümüz ve sokağın
etkisinin yeterince dikkate alınmadığı görülmektedir.
Ülkenin beka sorunu
konuşulacaksa, tam da bu gibi durumlarda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yalnızca
her biri birer holdinge dönüşmüş spor kulüplerinin maçlarını düzenlemek ve
kontrol etmenin ötesinde ülkenin gençliğinin ruhen ve bedenen sağlıklı
gelişmesi konusunda ne yapabileceği araştırmalıdır.
Genç Sorumluk Sahibidir;
Kendisinin ve Ülkesinin Geleceğini Düşünendir
Genç aynı zamanda kendi
sorumluluğunu bilen kişidir. Her olay ve olgu karşısında sorumluluk duyan genç hayata
başarılı olacaktır. Aksi takdirde geleceğinin nasıl olması konusunda şu ana
kadar kendisine soru sormamış, ne yapmak istersin dendiğinde hele bakarız
diyebilen, herhangi bir soru karşısında ne bilim diyen, alternatifi olmayan genç
değildir. Halen yetişkin birey olma ve gelecek kurma peşinde olmayan
durumundadır. ‘Sürekli sorundan söz ediyor ve çözüm bulamıyorsan, sen de
sorunun bir parçasısın’ diyen bilginin dediği şekilde kimlik sorunu olmayan
genç kendini sorumlu tutan kişidir. Her olayda bir yurttaş olarak kendisinin de
sorumluluğunu yerine getirmediği için sorumluluğu olduğu bilincini
geliştirmiştir. Yetişkin birey ve genç herhangi bir olayda tavır alınması
gereken yerde başkasından beklemek yerine tavrını net olarak ortaya koyar.
Bu şekilde yetişen gençler,
kimlik bunalımı içerisinde bulunan kişiliklere dönüşmektedir. Bu tür kişiler
sürekli şikâyet etmekte, yakınmakta, ağlamakta, sorumluluğun başkası tarafından
üstlenmesini beklemekte, sorunların çözümünde sorumluluk almaktan kaçınmakta,
fakat kendisinin yapması gerekenleri düşünmemekte ve yapmamaktadır. Bugün her
düzeyde birçok yöneticinin benzer davranışları gösterdiğini görebilmekteyiz. Bu
tür kurumların gelişmediği, zamanla dinamiklerini kaybettiği için
verimsizleştiği ve bir süre sonra da işlemiyor diye elden çıkarıldığı noktasına
gelinmektedir. Veya kurum küçültülerek kendi bulunduğu ortamla kıyaslanabilir
duruma getirilerek küçük ayak oyunları ile başarılı gösterilerek kişiler ve
kurumlar oyalandırılmaktadır. Tersi durumunda yaşı ilerlemiş olmasına rağmen
üreten, soran, sorgulayan ve her olayda kendini sorumlu tutanları da hep
ihtiyar delikanlılar olarak adlandırırım.
Gençler Kendi Kendini Yönetebilme
Beceresi Eğitim Kuramlarında Kazanılmalıdır
En önemlisi de bütün eğitim birimlerinin
isteyip de başaramadığı, kendini yönetme gücünden yoksun bırakılan gençlik.
Kendini yönetme gücünün temeli, kendini tanıma, denetleyebilme ve yönetmekten
geçer. Kendini denetleme gücü ise nitelikli bir eğitiminden geçmekte olup bu
beceri ilköğretimden çok orta öğretim ve üniversite eğitimi yaşlarında soyut
düşünme becerilerin geliştiği dönemlerde kazanılır. Erdal Ataberk’e göre
kendini yönetme gücü, güçlükleri kendi başına yenme, sorunlarını çözebilme
gücüyle belirlenebilir. Kendini yönetme gücüne sahip kişiler aynı zamanda kendi
kurallarını koyabilen, kendini yönetebilen, kendini doyumsuzluktan ve
yetersizlikten kurtarabilen kişilerdir ki başarının gizini bulmuş kişiler
olurlar. Bu bilinci kazanan ve kazandıran kişiler yaşamları boyunca daha rahat
etmektedirler.
Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe
hitabesinde; “Gençler, Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz,
almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en
değerli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir.
Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz… Benim naçiz
vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet
payidar kalacaktır.”
Bu bağlamda 19 Mayıs 1919
tarihinde başlayan cumhuriyeti oluşturma fikri ve girişimi bağımsız bir devlet
olmanın varoluş mücadelesidir. 19 Mayıs Gençlik Bayramının temel omurgası olan
bağımsızlık ve milli egemenlik düşüncesinin öneminin gençlere anlatılması
gerekir. Bağımsız olmayan hiçbir toplum ve bireyin gerçek anlamda mutlu ve
üretken olması beklenemez. 19 Mayıs aynı zamanda egemenliğin milletin iradesine
bağlı olduğunun işaretidir. Bu bağlamda iradesi, enerjisi, ütopyası ile
geleceğe koşan gençlerin başlattığı Kurtuluş Zaferi emaneti gençlik tarafından
doğru anlaşılmalı ve sahip çıkılmalıdır.
Gençlerimizin ve kendini genç
hissedenlerin Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun. Ülkemizi
yarınlara taşıyacak, damarlarında asil kanı coşan gençlik, kendi yarınını,
kendi bilinci ve bilgisinin yanında sorumluluk duygusuyla kuracaktır. Gençlere
güveniyorum.
18 Mayıs 2023, Adana
Yorumlar
Yorum Gönder